Monday, March 19, 2018

Rapor: İsrail şu anda Suriye’de yedi terörist grubu silahlandırıyor

Brandon Turbeville
March 13, 2018

Turkish translation of Brandon's article, "Israel Now Arming 7 Terrorist Groups In Syria, Report" originally published on Activist Post on March 6, 2018.

Elizabeth Tsurkov, 14 Şubat 2018 tarihinde War On The Rocks sitesinde yayınlanan “İsrail’in Suriyeli isyancılarla derinleşen ilişkisi” başlıklı makalesinde, İsrail’in Suriye sınırındaki (gerçekte, Suriye’nin kendi topraklarındaki) teröristleri silahlandırma konusunda giderek daha aktif hale geldiğini ve bu silahların daha ileride ülke içinde de kullanılacağını açığa çıkardı.

İsrail'in 2011'de krizin başlamasından bu yana Suriye'de faaliyet yürüten teröristlere destek sağladığı uzun zamandır biliniyor. İsrailliler terörist savaşçılara tıbbi destek sağlamaktan eğitim ve istihbarat desteği sağlamaya, hatta belli miktarda silah ve lojistik sunmaya kadar pek çok şekilde, isyancı denilen topluluklara, Beşar Esad'ın seküler hükümetini devirme çabalarında açık destek verdi. İsrail'in terörist gruplara destek amacıyla Suriye ordusunun ve/veya müttefik askeri kuvvetlerin mevzilerine düzenlediği hava saldırıları - ki savaşın başlangıcından bu yana yaklaşık yüz kez saldırı düzenlediler -  bu gruplara verilen desteğin en dolaysız aracıdır.

Bununla birlikte, her ne kadar bu bilgiler gayet iyi biliniyor olsa da, İsrail'in şimdi teröristlere geçmişe kıyasla daha da doğrudan destek ve silah sağladığına ilişkin yeni kanıtlar ortaya çıktı.

Elizabeth Tsurkov, 14 Şubat 2018 tarihinde War On The Rocks sitesinde yayınlanan “İsrail'in Suriyeli isyancılarla derinleşen ilişkisi” başlıklı makalesinde, İsrail'in Suriye sınırındaki (gerçekte, Suriye'nin kendi topraklarındaki) teröristleri silahlandırma konusunda giderek daha aktif hale geldiğini ve bu silahların daha ileride ülke içinde de kullanılacağını açığa çıkardı. Tsurkov şunları yazdı:

“Görüştüğüm Suriyeli aktivistlere ve isyancılara göre, yanı sıra da rejim yanlısı ve muhalefete yakın medyanın haberlerine göre bu dönemde İsrail politikasında bir başka önemli kayma gerçekleşti. Kuneytra'da ve Batı Deraa'dan isyancılar ve bu bölgelerden, isyancılarla bağı olan medya aktivistleri bana, İsrail'in Özgür Suriye Ordusu'na bağlı daha fazla sayıda isyancı gruba daha fazla askeri destek vermeye başladığını söyledi. Bu destek, silah, cephanelik ve karaborsadan silah satın almayı sağlayacak para biçiminde geliyor. Bütün kaynaklarım, grupların isimlerinin verilmemesi şartıyla, en az yedi grubun İsrail'den destek aldığını doğruladı. Öte yandan bu gruplardan iki tanesinin ismi daha önce kamuoyunun malumu olmuştu: Liva Fursan el-Culan ve Fırkatu Ahrar Neva. İsrailli yetkililer cihadçı gruplara destek verildiğini sert bir dille yalanlarken, cihadçı olmayan gruplara destek veriliyor olma ihtimaline açık kapı bıraktı.

2017 sonunda İsrail desteği almaya başlayan bu gruplardan bazıları daha önce, Amman'da bulunan, CIA idaresi altındaki bir merkez olan Askeri Operasyonlar Komutanlığı tarafından destekleniyordu. Ocak 2018'e kadar bu merkez, Özgür Suriye Ordusu'nun “Güney Cephesi”nden on binlerce savaşçının maaşlarını ödüyor ve onlara malzeme ve cephanelik temin ediyordu. Trump yönetiminin merkezi kapama kararı, Güney Suriye'deki isyancı grupları alternatif sponsorlara hararetle ihtiyaç duyar halde bıraktı.

. . . 

İsrail daha önce Şam'ın batısındaki kuşatma altındaki Beyt Can bölgesine yardım sunmuş, ilaç, tıbbi cihaz, gıda ve bebek bezi aktarmıştı. Örgütü bu bölgede faaliyet yürüten bir isyancıya göre İsrail aynı zamanda, eski bir isyancı komutanı ve İsrail'in Beyt Can'daki bağlantı kişisi olan İyad Moro'ya, karaborsadan silah alması için nakit para temin etti. Esad rejimi kuşatma altındaki bölgeye yönelik hücumunu yoğunlaştırırken, İsrail Deraa ve Kuneytra'dan onlarca isyancının Aralık 2017'de işgal altındaki Golan üzerinden Beyt Can'a geçmesine izin verdi. Bu geçiş, Hizbullah'a yakın El Ahbar gazetesinde yazıldı ve Güney Suriye'deki dört isyancı bunu bana doğruladı.

Beyt Can bölgesinin teslim olmasını takiben bu savaşçılardan bazıları rejim toprakları üzerinden Güney Suriye'deki evlerine doğru tahliye edilirken bazı başka isyancılar, isyancı grupların kontrolündeki İdlib'e gitti. Üçüncü ve en büyük grup Esad rejimiyle “uzlaşıp” evlerinde kaldı. İsrail'in “uzlaşı” görüşmelerine olan katılımı, bu savaşçıların, Moro'nun komutanlığı altında, görevi hem isyancıları hem de İran'ın vekil güçlerini sınır hattından uzak tutmak olan bir milis grubu işlevi görmesini sağladı. Bu anlaşma, Güney Suriye'de gelecekte yapılacak ve amacı, hem İran'ın hem de isyancıların aleyhine olacak şekilde rejimin ve İsrail'in çıkarlarını teminat almayı amaçlayacak anlaşmalar için bir şablon işlevi görebilir.”

Tsurkov aynı zamanda, hiçbir zaman insan hakları konusunda kaygı duyduğu görülmemiş bir ülke olan İsrail'den gelen “insani yardım”dan söz ediyor. Suriye ordusu tarafından kurtarıldıktan sonra pek çok terörist bölgesinde bu “insani yardımların” fotoğrafı çekildi. Tsurkov şunları yazıyor:

İsrail'den gelen ve bir zamanlar Birleşmiş Milletler ya da başka kuruluşlar aracılığıyla idare edilen veya tedarik edilen yardımlar, 2016 yılında İbranice orijinal paketleriyle ortaya çıkmaya başladı. Geçen yıl İsrail ilk defa Suriye'ye aktardığı yardımların kapsamını açıkladı. Bu miktar, 360 tondan fazla gıda, 90 ton giysi ve yanı sıra jeneratör gibi çok ihtiyaç duyulan başka kalemleri kapsıyor. İsrail ayrıca kadınları ve çocukları İsrail hapishanelerinde günlük tedaviye kabul etmeye başladı ve yaralı ve hasta Suriyelileri kabul etmeye devam ediyor; Ürdün ise sınırını büyük ölçüde kapadı. Bu sebeple, Şubat 2017'de isyancıların Deraa'daki Manşiye mahallesine düzenlediği hücum esnasında Ürdün isyancıların tedavi için ülkesine girmesine izin vermezken (bu Ürdün'ün, rejime yönelik istenmeyen isyancı saldırılarını caydırmak için kullandığı bir politika), isyancıların ve aktivistlerin verdiği bilgilere göre İsrail çok sayıda yaralı isyancıyı kabul etti.

Güney Suriye'deki onlarca muhatabımızın söylediğine göre, başlangıçta karşı çıkılan İsrail yardımı, kendisini herkes tarafından terk edilmiş hisseden umutsuz bir nüfus tarafından temkinli bir şekilde kabul ediliyor. Binlerce Suriyeli, özellikle de sınır hattı üzerinde yer değiştirmiş kişiler için kurulmuş kamplarda kalanlar, bu yardım sayesinde hayatta kalabildi. İsrail'de gördükleri tedaviden dönen Suriyeliler, arkadaşlarına ve yakınlarına, kaliteli bakımdan bahsediyor ve İsrail'i güzel ve oldukça gelişmiş bir ülke olarak tarif ediyor.”

Tsurkov'un İsrail'in tıbbi tesislerini “yaralı Suriyelilere” açtığını söylemeye çalıştığına işaret etmekte fayda var. Gerçekte İsrail, hastanelerini, belli propaganda ihtiyaçlarının gerektirdiği durumlar istisna tutulursa, yalnızca teröristlere açtı.

Tüm bunlar akılda tutulduğunda, İsrail'in her türlü mağduriyet iddiası derhal bir tarafa bırakılmalıdır. Nitekim bir nefsi müdafaa ve tehlikeye atılma betimlemesi, özellikle devletin kendi tarihi düşünüldüğünde bir kenara bırakılmalıdır.

İsrail, sömürgeci doğasıyla, dış ve iç politikasıyla, hatta doğrudan organizasyonu ve finansmanıyla, kendi düşmanlarını yarattı. Bu sebeple İsrail'in düşmanlarının bizzat kendisinin ürünü olduğunu söylemek tümüyle doğru olacaktır.


Çeviri: İlyas Halitoğlu

www.medyasafak.net

No comments:

Post a Comment

Note: Only a member of this blog may post a comment.